reklam

9 Ağustos 2009 Pazar

Frontier(s) Filmi izle


Yönetmen: Xavier Gens
Senaryo: Xavier Gens
Yapım: 2007, Fransa, İsviçre
Süre: 108 Dakika

Oyuncular: Karina Testa, Aurélien Wiik, Patrick Ligardes, David Saracino, Chems Dahmani, Maud Forget, Samuel Le Bihan, Estelle Lefébure
Açıkçası yazıya nerden başlayacağımı bulmak için iki gündür düşünüyorum (bu da en klasik açılış cümlesidir). Daha önce yazdığım yazılarda çok beğendiğim ve benim için değeri olan filmleri ele almıştım. Bu yazıya konu olan filmi ise uzun zamandır izlemeyi düşünüyordum. Genellikle olumlu yönde eleştiriler alan bir yapımdı. Afişinde yer alan “Bu film çok gerçekçi işkence sahneleri içermektedir” uyarısı ve daha önce izlediğim ve film için referans olarak gördüğüm son dönem Fransız Sineması örnekleri sayesinde büyük bir beklenti içinde filmi izledim.

Sınırda 2007 yılı yapımı bir film ve o yıl yapılan After Dark Horror Fest’te gösterilmiş, daha sonra içerdiği şiddet nedeniyle yaş sınırı 17’ye çekilerek bir yıl sonra sinemalarda gösterime girmiş.

Film başlangıçta siyasi bir söylem üzerine oturtulmuş. 2007 senesinde yapılan başkanlık seçimlerini aşırı sağcı Sarkozy’nin kazanması ve toplam oylarda da sağ partilerin büyük üstünlük kurması dünya genelinde bazı tartışmalara neden olmuştu. Özellikle Fransa gibi çok sayıda göçmenin yaşadığı bir ülkede, faşist olarak adlandırılan birinin başkanlığı kazanmasının ülke içinde bir çok soruna neden olacağı öngörülüyordu. İşte film o dönemde yaşanan bazı gösterilerle, polislerle halk arasında yaşanan çatışma sahneleriyle açılış yapıyor.

Sokaklarda adeta savaş ortamı varken, genç bir kız Yasmin ve bir grup göçmen arkadaşı soygun yapmışlardır. Soygun sırasında parayı almalarına rağmen başarısız olmuşlar ve peşlerine çok sayıda polis takılmıştır. Bu kaçma kovalama sırasında Yasmin’in abisi ağır şekilde yaralanır. Gençler ikiye ayrılırlar. Yasmin ve eski sevgilisi abisini hastaneye götürürken, diğer iki arkadaşları paraları alarak kaçmaya devam ederler.

Eğer bu kısma kadar sıkılmadan gelmeyi başarırsanız filmin geri kalanı için biraz daha şans verebilirsiniz. Çünkü buraya kadar sadece kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir yapım. Bu andan sonra ise takati tamamen tükeniyor, yürüyecek hali kalmıyor ve koluna girecek birilerine ihtiyaç duyuyor. Filmin bu haline acıyıp yardıma ilk koşan ise Eli Roth’un Hostel’i oluyor. Yasmin’in abisi hastanede ölüyor. Soruşturma yapmak için gelen polisi görünce Yasmin ve eski sevgilisi hızla olay yerini terk ediyorlar. Diğer iki arkadaş ise Hollanda’ya doğru yola devam ederlerken sınıra yakın bir yerde karşılarına çıkan Hostel’e giriyorlar. Bildik konu işliyor. Gençler Hostel’de tanıştıkları ateşli kızlarla vakit geçiriyorlar. Bu kızlar aynı zamanda bu aile Hostel’inin sahibinin kızlarıdır. Dünyanın en tuhaf ailesinin kızlarıyla seviştikten sonra, kızların abisi çocuklara yemek hazırlar “hadi bakalım delikanlılar, enerji kaybettiniz biraz yiyin de gücünüzü toplayın” der. Bu basiretsiz abi kızkardeşlerine “sürtük” denildiğinde ise bir anda 10 kaplan gücünde bir babayiğite dönüşür. Duruma çok içerler ve gençleri gidip abisine söyler:) Abisi geldiğinde ise onları bir güzel döverler. Gençler bir yolunu bulup kaçmaya başlarlar. Arabayla kaçarlarken kaza geçirirler.

Hostel’in etkisi geçmeye başlayınca kolsuz kanatsız kalan filmin yardımına Descent yetişiyor. İki arkadaş bir tünele giriyorlar. Descent’in en klostrofobik anını tekrar yaşamaya başlıyoruz. Gençlerden biri tünelin daraldığı bir yerde sıkışıyor ve ne ileri ne geri gidebiliyor. Diğer genç ise Descent bize yetmeyecek diyerek kamerasının gece görüşünü açıyor ve bir anda Rec uzaktan koşar adımlarla gelip diğer kollarına giriyor. Gece görüşünde parlayan gözler yüzünden dehşet içinde kalıyoruz. Bir şekilde tünelin ucuna geldiklerinde ise onları çok daha büyük bir tehlike bekliyor. Geçirdiği estetik ameliyat sonucu maske takmasına gerek kalmamış Leatherface tek vuruşla gençlerden birini etkisiz hale getiriyor. Böylelikle “Texas Chainsaw Massacre” siz yokken biz vardık diyerek bütün filmi ele geçiriyor. Bundan sonra Leatherface, Şerif Hoyt ve ailenin diğer bireyleri gençlere yapabilecekleri tüm zulmü yapmak için bir araya geliyor. Ailenin diğer üyeleri Hostel’e gelen Yasmin ve yanındaki arkadaşını da ele geçirip bizim için sıcak bir kan banyosu hazırlıyorlar. Burada Şerif Hoyt’a benzettiğim ailenin babasının eski bir nazi olması nedeniyle yine bir siyasi gönderme yapılıyor. Bu baba geçmişten gelen duygu ve düşünceleriyle ari ırkını korumaya çalışmakta ve özellikle Yahudilere karşı nefret duymaktadır.

Filmin bundan sonra Texas Katliamı’ndan zerre kadar farkı kalmadığı için anlatmaya pek gerek görmüyorum. Film daha birçok sahnesinde değişik filmlerden kısmi alıntılar yapıyor. Karakterler zerre kadar bir orijinallik taşımıyor. Leatherface ve Şerif Hoyt’un yanı sıra House of the 1000 Corpses filminden silah düşkünü ve ateşli Baby Firefly bize bir selam çakıyor. Yasmin ise ayrı bir dert, kendisi slasher filmlerinde sona kalan kızı oynuyor. Korkudan titreyiş şekli beni tam anlamıyla delirtti diyebilirim. Bu korkak kızımız filmin sonunda ise tam anlamıyla bir Rambo’ya dönüşüyor. Dalga geçtiğimi düşünmeyin sakın, gerçekten Rambo görse ağzı açık seyreder bu ufak kızı. Rambo kadar iyi silah kullanmasının yanında en az Mike Tyson ve Muhammed Ali kadar da yumruklara karşı mukavemeti var.

Filmin biraz da artılarından söz etmek gerekirse iki tane artısını bulduğumu söyleyebilirim. İlki gerçekten çok hoşuma giden bir buharlı oda sahnesi var, diğeri ise müzikleri. Müzikler son derece kaliteli. Bu kadar bitti.

Bugüne kadar izlediği en kötü filmden bile zevk almasını bilen biri olarak Sınırda bana fazla geldi. Kendi başına bir marifet ortaya koyamayan, değişik filmlerden alıntı yapıp bunda da aşırıya kaçınca komik duruma düşen bir yapım. Bugüne kadar izlemeyen pek kalmamıştır gerçi ama izlemeyen kişilere tavsiyem çok boş zamanınız varsa ve başka yapılacak hiçbir şey yoksa izleyin bu filmi. Ben sıkıldım siz sıkılmayın diye söylüyorum.



0 yorum: